Hiç Safranbolu’da yaşamamışken, düğününün ertesi günündeki kahvaltıyı Safranbolu’nun o muhteşem konaklarından birinde yapmak ne garip değil mi:) Türkiye’nin dört bir tarafından gelen dostlarınla hem de. Ve küçücük Safranbolu’da arabaların birbirini kaybetmesi. Şimdi tatlı bir tebessümle anıyorum yıllar önceyi....Aramızda olanlarla ve olmayanlarla yeniden hatırladım o günü.
O yıldan itibaren de düzenli olarak devam etti Safranbolu ziyaretlerimiz.
Safranbolu, Karabük iline bağlı, kendine has doğal ve kültürel dokusunu korumuş küçücük şirin bir yerleşim yeridir. Sahip olduğu kültürel varlıkları doğal dokusu içinde korumakta o denli başarılı olmuştur ki, 1994 yılı sonunda Unesco tarafından "Dünya Miras Listesi"ne dahil edilmiş ve bir dünya kenti haline gelmiştir.
Yüzyıllar öncesine dayanır Safranbolu’nun tarihi, bir sürü uygarlığı barındırmıştır bünyesinde. Tarihi ipek yolunun da önemli bir konaklama merkezini oluşturmuştur. Ama ismini tarihi Türk Evleri ile duyurmuştur, Safranbolu Evleri’ni duymayan yoktur sanırım.
Bu ihtişamlı tarihi konaklar çok güzel korunmuştur. Kimisi müze ev haline getirilip, gelenlerin ziyaretine açılmıştır. O kadar güzeldir ki o konakları gezmek, haremlik selamlık bölümlerinde dolaşmak, ağlama odasının bile olduğunu öğrenmek, bütün güzelliği ile korunan yapılardaki dolap ve camların süslemelerine takılmak, cumbaların şirinliğini seyretmek. Bu kafesli pencerelerin ardından, ne gözlerin birbirini süzdüğünü düşünüp, o dönem yaşamının içinde hissetmek kendini, odalarda dolaşırken duyulan ayak seslerinin tıkırtısında kaybolmak.
Bu muhteşem evlerin kimileri çok güzel oteller haline getirilmiştir. Kimi iki katlı cumbalı daha sade evler ise, gözleme evleri haline dönüştürülmüştür. Hava güzelse bahçede, biraz serinse her bir odasına atılan yer sofralarında oturup, hem sohbet kurup hem de karnınızı doyururken, maşrapalardaki köpüklü ayranları yudumlayabileceğiniz harika mekanlardır buraları. Hatta içlerinde geceleri canlı müzik olanları bile mevcuttur. Üniversite gençliği olur da müzikli eğlence mekanı olmaz mı? Hem de o muhteşem tarihi dokuyu koruyarak. Her yıl gitseniz de bu yapılara dalıp havasını koklamadan, havuzlu bir konakta kahve keyfinin tadına varmadan ayrılamazsınız.
Safranbolu, çarşısını da olduğu gibi muhafaza etmiştir. Semer yapanından mes yapanına, harika ahşap süs eşyası ve oyuncak yapanından kocaman kazanları kalaylıyanına ne ararsanız bulabileceğiniz bir çarşıdır burası. Küçücük şirin dükkanlarında yıllardır var olduklarını bildiğiniz insanların mekanıdır o çarşı. Her yıl gidildiğinde semerci gene dükkanında kendi halinde çalışıyor bulunur, kalaycı körüğünün başında harıl harıl kazanları kalaylayıp parlatıyordur, her gidildiğinde başka bir orijinal tahta oyuncakla mutlaka karşılaşılır. Kimi zaman bakmaya doyamayacağınız işçilikte bir ahşap araba, kimi zaman nasıl yapıldığını bir türlü anlayamadığınız salladıkça kıvrım kıvrım hareket eden ahşaptan yapılmış bir yılan olur bu oyuncak. Hepsi de evinizin bir köşesini süsler o yere ve yıla ait anı olarak. Safranbolu evleri maketlerini saymıyorum daha.
Safranbolu konusunda yazacak o kadar şey var ki. Hangi birinden bahsedeceğimi şaşırmış durumda, süzmeye çalışıyorum yazacaklarımı okuyanları sıkmamak adına. Ama kalesini, güneş saatini mutlaka görün derim, meşhur lokumundan mutlaka tadın. Bir de Safranbolu adının safran bitkisinden geldiğini söyleyerek noktayı koyuyorum:) Bahsedemediğim arkeolojik ve doğal keşifleri de size bırakıyorum. İyi keşifler herkese.
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=26476
1 yorum:
tatil otel otel tatil
Yorum Gönder