9 Ocak 2009 Cuma

Şile

Şile yapılan son araştırmalar ile birlikte ortaya çıkan tarihi M.Ö. 7. yüz yıla kadar dayanmaktadır, "Milet" li denizciler tarafından yerleşim birimi olarak kullanılmaya başlanan şile günümüze kadar pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.
Şile Lidya, Pers, Galat, Selçuklu, Roma, Latin, Bizans ve Osmanlı gibi devlet ve imparatorlukların yaşadığı bir yerleşim alanı olmuştur. Şile bölgesine ilk yerleşenlerin Bitinler olmasından dolayı anadolu medeniyetleri içerisinde şileye Bitinya adıda verilmekteydi.
Türklerin anadoluya ayak basmasıyla birlikte Şile ve çevresinede çeşitli akınlar yapılmıştır, 1050 yılında Selçuklular tarafından ele geçirilen şile aradan 47 yıl geçtikten sonra tekrar Bizanslılar tarafından geri alınmış ancak 1395 yılında Yıldırım Beyazit tarafından kesin olarak feth edilmiştir. Bu tarihten sonra ise Türklerin kontrolü altında kalan Şile barındırdığı doğallığı ve güzellikleri günümüze kadar taşımayı başarmıştır.
Günümüzde ise şile bezi, balıkçılık ve turizm ile tanınan şile istanbul' un akciğerleri olmaya devam ediyor. Bu büyük şehirde denize rahatlıkla girilebilecek belkide tek yer olma özelliğini taşıyan şile yaz aylarında 30/50.000 nüfusuna ulaşmaktadır.
Yeşil alanları, kumsalları, tarihi dokusu ile istanbulun gözde turizm bölgelerindendir şile eski yıllarda sadece yaz turizminin aktif olduğu şile de son yıllarda kış turizmide bir hayli aktif rol oynamaktadır. Yeni yapılanmaları, getirilen hizmetler, çevreye duyulan saygı ve önem şile nin yüzünü değiştirmiş daha yaşanılabilir bir hal almıştır.
İstanbul' dan yola çıkıp şileyi ziyaret etmek isteyenler daha yola çıkar çıkmaz farklı farklı keyiflerle karşılaşıyor, İstanbul Ümraniye çıkışından sonra trafiğin hafif hafif yok olduğu yeni şile otobanında ilerledikçe görüyorsunuzki İstanbul' un o keşmekeşi, o trafiği, o kirli yüzü yok oluyor karşınıza daha temiz, daha farklı bir dünya çıkıyor ciğerleriniz ormanların temiz havası ile dolmaya başlıyor, şileye gelmeden birçok yerde kurulu olan gözlemecilerde çeşit çeşit gözleme yemek ayrı bir keyif veriyor insana.
Son yıllarda ülkemizde turizmin öneminin yalnızca Akdeniz illerinde olmadığının anlaşılması üzerine turizmciler şile gibi bölgelerdede girişimcilik göstermiştir, şile ve ağva bölgesi şu an için istanbulun en gözde turizm mekanlarındandır.

Taglar:
Şile Otel, Şile Oteller, Şile otelleri, şile pansiyon, şile pansiyonları, şile pansiyonlar, şile ağva
Şile Otel, Şile Oteller, Şile otelleri, şile pansiyon, şile pansiyonları, şile pansiyonlar, şile ağva

www.sile-agva.com
www.sileotelleri.net

Polonezköy

Tarihi Polonezköy'ün tarihi adı Adampol'dur. Polonezköy 1830 Polonya Ayaklanması sırasında hükümet başkanı, daha sonra da Polonyalı sürgünlerin siyasi lideri olan Prens Adam Czartoryski tarafından 1842 yılında kuruldu. Köyün adı kurucusunun adı olan Adam’dan dolayı Adamköy (Lehçe: Adampol) olarak türetilmiştir. Köyün bulunduğu arazi, 1830'lu yıllarda Saint Benoit Fransız Lisesi'ni yönetmekte olan Lazarist rahipler tarafından çiftlik olarak düzenlenmişti.
O zamanlar Polonyalıların siyasi göçünün merkezi Paris’ti, Prens Adam Czartoryski’nin amacı ise ikinci bir siyasi merkezini Osmanlı Devleti sınırları içinde kurmaktı. Bu amaçla Michal Czajkowski’yi temsilcisi sıfatıyla Osmanlı Devleti’ne gönderdi. İstanbul’a geldikten sonra 1850 yılında İslamiyet’i kabul ederek Mehmed Sadık Paşa adını alan Czajkowski, Osmanlı Devleti’nde faaliyet gösteren Lazaryen rahiplerden gelecekte Adampol’un kurulacağı ormanlık bir araziyi satın aldı. İlk başta ancak 12 kişinin oturduğu köye sonraki yıllarda en çok geliştiği dönemde 220 sakin yerleşti. Yıllar geçtikçe Polonezkoy/Adampol gelişti, köyün nüfusu 1830 Polonya Ayaklanması ve 1853 Kırım Savaşına katılan askerlerin yanı sıra Sibirya sürgünü ve Çerkes esaretinden kaçan Polonyalılarla arttı. İlk Polonezkoy sakinleri çiftçilik, hayvancılık ve ormancılıkla meşguldü. Daha II. Dünya Savaşı öncesinden başlayarak ilk tatilciler Polonezköy’e gelmeye başladı. 1938 yılında Polonezkoy sakinleri T.C. vatandaşlığına kabul edildiler. 1968 yılında Polonezkoy sakinleri işledikleri topraklar üzerinde tapu hakkına sahip oldular, Czartoryski ailesinin varisleri ise Polonezköylüler lehine iyelik haklarından vazgeçtiler.
Polonezköy Kiraz FestivaliUlaşım imkanları, coğrafi konumu ve güzel manzaraları sayesinde Polonezkoy bir tarım köyünden tatil köyüne dönüşmüştür. Polonezköy’de toprak köy sakinlerine ya da Polonezköy’e dinlenmeye gelen zengin ve meşhur şahıslara aittir. Polonezköy’un gelişmesi ve köydeki ekonomik şartların düzelmesiyle birlikte 1980’li yıllarda yurt dışına göç eden gençler Polonezköy’e geri dönmeye ve köyde pansiyon, lokanta ve çayevi işletmeye başladılar.
Polonezköy’e gelen ünlüler arasında Macar piyanist Franz Liszt (1847), Fransız yazar Gustave Flaubert (1850), Çek yazar Karel Droz (1904), T.C.’nin ilk Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk (1937), sonradan Jan 23 adıyla Papa olan Nuncio Piskopos Angelo Roncalli (bu ziyaret sırasında birkaç Adampollu çocuğa konfirmasyon sakramentini vermişti) ve T.C. Hükümeti temsilcileri ile birlikte Polonezköy’e gelen, Polonya’nın II. Dünya Savaşı sonrasındaki dış işleri bakanı Adam Rapacki (1961) de bulunuyor. Ayrica dünyaca tanınan soprano Leyla Gencer de burada doğmuştur.
Polonezköy Kiraz Festivali Polonezköy yürüyüş yoluKöyü 1985 yılında T.C. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 1994 yılında ise Polonya Devlet Başkanı Lech Walesa ziyaret etti. Bir sonraki Polonya Devlet Başkanı Aleksander Kwasniewski ise ilki 1996 ve ikinci 2000 yılında olmak üzere iki defa Polonezköy'ü ziyaret etmiştir. Son ziyareti esnasında Aleksander Kwasniewski, Zofia Rizi Anı Evi'ni de gezmiştir. Bu ziyaretten iki sene sonra Polonezköy’un kuruluşunun 160. yıldönümü törenle kutlandı.
Türkiye-Polonya ilişkilerinin gelişmesi sayesinde Polonezköylüler bir taraftan sık sık Polonya’dan gelenleri misafir ederken, diğer taraftan da atalarının ülkesini ziyarete gitmektedirler. Günümüzde Polonezköy’de aşağı yukarı 1000 kişi oturmakta, bu grubun içinde 40 kişi düzgün Lehçe konuşmaktadır. Adampol-Polonezköy’de her yaz Polonezköy’ün Polonya ile olan bağlarını vurgulayan Polonezköy festivali düzenlenmektedir. Polonezköylüler, bu festivale katılan folklor gruplarını kendi maddi olanaklarını kullanarak getirtmektedirler..
Görülmeye değer yerler Zofia Rizi Anı Evi - Ryzy Ailesine ait eski ve yeni fotoğraflar, kitaplar, belgeler. İç mekan. Czestochova Meryem Ana Kilisesi Polonezköy mezarlığı Polonya milli şairi Juliusz Slowacki’nin aşık olduğu Ludwika Śniadecka’nın mezarının yanı sıra Polonya Cumhuriyeti Milli Savaş ve Şehitlikler Konseyi tarafından restore edilen 92 diğer tarihi mezar
Ulaşım İstanbul'un Avrupa yakasından yola çıkıp Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü geçtikten sonra Kavacık sapağından, Kavacık mevkiini geçtikten 1 km. sonra sola dönüp daha sonra Acarlar sitesinden sağa dönerek Polonezköy'e tabelaları izleyerek ulaşılabilir.
Dış bağlantılar Polonezköy'ün Resmi sayfasi Polonezköy tanıtım ve turizm sayfası Zofia RIzI Anı Evi'nin Resmi Sayfasi Polonezköy'de deneyim yaşamak

Taglar ve Kaynak: www.polonezkoyotelleri.org


Polonezköy, polonezköy otelleri, polonezköy pansiyonları, polonezköy konaklama, polonezköy pansiyon, polonezköy turları, polonezköy otel

Dalyan

Dalyan, Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı bir belde. Köyceğiz Gölü dalyanı (Türkiye genelinde, kısaca Dalyan denir) bu beldede yer alır.
Dalyan, Köyceğiz Gölü ile Akdeniz'i birleştiren ana kanal üzerinde bulunur. Beldenin 5000 dolayında nüfusu vardır. Pek çok ünlü turizm merkezine yakın olmasına rağmen turistik açıdan nispeten daha az gelişmiştir. Bunun sebebi, Dalyan'ın ana yoldan 12 km içeride bulunmasıdır. Adından anlaşılabileceği gibi geçmişte Dalyan'ın önemli geliri balıkçılıktı, pamukçuluk ikinci sırada yer alıyordu. Günümüzde en önemli iktisadi faaliyet turizmdir. Dalyan'da 100'ün üzerinde konaklama yeri, 20'nin üzerinde lokanta, birçok seyahat acentesı ve alışveriş yerleri bulunur
Kaynakça: www.dalyanotelleri.com
Taglar: dalyan, dalyan otel, dalyan otelleri, dalyan pansiyon, dalyan hotels, dalyan hotel

Ağva

Ağva, İstanbul'un Şile ilçesine bağlı bir beldedir. İstanbul'a uzaklığı 97 kilometredir ve bir tatil beldesidir. Yeşilçay ve Göksu'nun Karadeniz'e döküldükleri yerde oluşan küçük bir delta üzerine kuruludur. Zaten Ağva, "iki dere arası" demektir.
Ağva tarihi
Ağva beldesi, Roma, Ceneviz,Bizans egemenliklerine girmiştir. Osmanlı döneminde önemli bir Rum nüfusu varmış. Milattan önceki yüzyıllarda, M.Ö 5. ve 7. yüzyılda, Ağva ve yakınlarında yerleşim bulunduğuna dair kanıtlar ele geçmiştir. Kalıntılar; Hitit ve Friglerin de bölgede yaşamış olduğunu gösterir. Başta Yeniköy olmak üzere çevre köylerde, Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılar bulmak mümkündür.
Ağva'nın tarihte bilinen ilk konukları Hititler olmuştur. Daha sonra Frigler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gelmiştir. Tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan Ağva'da, Hititler'e ve Frigler'e ait kalıntıları, ayrıca Roma ve Bizans döneminden kalan kilise kalıntılarını, mezar taşlarını görmek mümkündür.
Göksu Şehrin batısından kıvrılarak Karadeniz'e dökülen Göksu'nun kıyıları yemyeşil bitki örtüsü ve kimi bölümlerininde geçit vermeyen sazlıklarla kaplıdır. Sahilinin her iki tarafında konaklama ve günübirlik tesisler bulunan derenin Karadeniz'e dökülen ağzı geniş bir kumsala açılır.Yaklaşık 4.5 km kumsalı olan denize girmek sakıncalıdır ve dikkatli olunmalıdır.özellikle çocuklar için ideal bir yer olduğu söylenemez.YeşilçayAğva'nın doğusunda kalan Yeşilçay adını her iki sahilindeki bitki örtüsünün suya yansıyan görüntüsünden alır. Mendirekleri ve rıhtımı sayesinde burası küçük tekneleri için doğal bir liman işlevi görüyor. Mendirekle ilçe merkezi arasında uzanan rıhtımda kafe ve restoranlar sıralanıyor.Koylar ve ŞelaleKandıra yolundan sapılan kimlikli ve Kadırga koyları, Ağva'ya 10-15 dakika mesafede bulunuyor. Her ikisinde de piknik yapılıp denize girilebiliyor. Ayrıca Ağva'da sadece denizden ulaşılabilen minik koylar da bulunuyor. Teke yolu üzerinde bulunan şelale ise, Ağva'ya 4 veya 5 km uzaklıktadır.
Gelin Kayası, Kilimli koyu ve Saklı Göl gibi yerler de yakınlardaki turistik yerler.doğal alanları olan yerlerdir
Dış bağlantılar
www.agvanet.com
www.agva.info
www.agvaotelleri.org
www.elriomotel.com
www.clubgrandbecassier.com
www.gunayhotel.com
www.agvakorupansiyon.com
www.agvasidepansiyon.com
www.sile-agva.com
Taglar: Ağva, Ağva otel, Ağva oteller, Ağva otelleri, Ağva pansiyon, ağva pansiyonları, ağva turları

Abant

1.28 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. En derin yeri 18 metre. Gölün etrafı çam, köknar, kayın ağaçlarından oluşan ormanlarla kaplı..
Abant gölünün çevresi 6.5 kilometre..Göl çevresinde tur atmanın keyfi bambaşka. Lezzetli alabalıkların bulunduğu ve olta balıkçılığı zevkinin tadıldığı Abant ın çevresi, bitki ve hayvan türleri açısından oldukça zengin. Kışın gölün donduğu zamanların dışında,gölde su bisikleti ve sandalla gezmek mümkün...
Abant, her mevsim farklı güzel..Kış aylarında doyumsuz bir kar manzarısıyka karşılıyor sizi. Kışın hemen hemen dört ayı her taraf karla örtülüyor ve gölün yüzeyi buzla kaplanıyor. Gölün etrefında at, fayton veya kızaklarla dolaşmanız mümkün.
İlkbaharın gelmesiyle birlilkte gölün yüzeyi nilüferlerle kaplanıyor. Göl çevredeki dağların yeşiliyle renkleniyor.
Gölde olta balıkçılığına da izin veriliyor. Ücret karşılığı benekli mercan ve alabalık avlanabiliyorsunuz.
Abant bir doğa harikası…
Abant deyince akla ilk gelen Abant gölü, etrafı çam ağaçları ile kaplı bir doğa harikası… Abant gölü Bolu ilimizin 34 km güney batısında yer alır, 1200 metre yükseklikte bir krater gölüdür, Abant gölü hiçbir akarsu ile beslenmediği ve tamamen kaynak suları ile oluşması ile tanınır… Her ne kadar kış turizmi ile adını daha çok duysak ta aslında Abant 4 mevsim farklı güzelliklere sahip bir turizm yöresi…
Gerek İstanbul gerek Ankara gibi büyük şehirlerin karmaşasından kaçmak, tertemiz havasını solumak, sakin ve dinlendirici bir tatil geçirmek isteyenlerin uğrak yeri Abant…
Kuş sesleri içinde muhteşem bir göl manzarası ve çam ağaçları arasında kalmış bir doğa, son derece dinlendirici ve eğlenceli, Abant gölü etrafında faytonla gezilebilir mevsimine göre farklı aktivitelerde bulunabilirsiniz…Abant 4 mevsim ayrı bir güzel… Abant otelleri de son derece kaliteli ve rahat.
Abant Bolu' iline 32 kilometre uzaklıkta olup E-5 üzerinden Bolu dağına çıkmadan İstanbul yolu üzerindedir.Aracınız ile İstanbuldan geliyorsanız Kaynaşlı yol ayrımından Bolu dağına çıkabilir oradan Abant kavşagına sapabilirsiniz.Sonrasında her tarafı ağaçlarla cevrili 21 kilometrelik bir yol sonunda Abant Gölüne ulaşabilirsiniz. Yol boyunca oldukça güzel mekanlar ve restoranlar görebilirsiniz. Yol üzerinde lezzetli bir sabah kahvaltısı yapabilir yada balık restorantlarında oldukça lezzetli taze tutulmuş balık çeşitleri yiyebilirsiniz. Bu yerler hakkında daha detaylı bilgiyi mekanlar ve oteller bölümümüzden alabilirsiniz. Aracınız ile giriş yapacaksınız 6 ytl giriş ücreti ödedikten sonra göl etrafında aracınızla dolaşabiliceginiz gibi park yerlerini kullanıp yayanda gezebilirsiniz.Yada isterseniz at arabaları ile ucuz bir şekilde göl etrafında gezebilir , temiz oksijeni ile doğanın ve manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
Abant gölü oldukça güzel ve eşşiz manzarası ile dört mevsim ayrı güzelligi ile gezmek, dinlenmek , yürüyüş yapmak ve temiz hava almak için her yaştan kesime hitap eden dinlendirici güzelligi ile gezilmeyi bekliyor. Dünyada nadir bulunabilicek tabiatın en güzel özellikleri ile kaynaşmış olan bu doğal güzelligi gezmenizi ve görmenizi şiddetle tavsiye olunur.
Kaynak: www.abantrehberi.com

Taglar: abant, abant otelleri, abant otel, abant oteller

Akçakoca

Tarih boyunca birçok medeniyetlere evsahipliği yapmış Akçakoca’nın ilk yerleşim tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber; bölgeye ilk gelenler M.Ö. 1200 tariklerinde Track ve Frickler’miş. Kimer ve İskit akımlarıyla zayıflayan Frick’ler Lidya’lılar tarafından ortadan kaldırılmışlar ve Lidya Krallığını kurmuşlardır.
M.Ö. 708 tarihinde Pers İmparatorluğu kurulmuştur. Bolu ve havalisi Karadeniz kıyılarında Abanutıkus, Sinope, Eolya, Heraclia, Kieros ve Dias şehirlerini kurmuşlardır.
M.Ö. 333 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender Dörtyol ovasında Persleri kesin yenilgeye uğratarak Anadolu’ya hakim olmuştur. Babilde M.Ö. 323 de ölünce hanedan dağıldı ve miras generalleri arasında bölüşülmüş; sekiz devlet kurularak Helenistik çağ başlamıştır..
M.Ö. 377 – 74 yılları arasında Bitinya Krallığının ilk kralı Bias ; merkezi ise, önceleri Astakos sonraları Nikomedia (İzmit) olmuştur. M.Ö. 91 – 74 de Bitinya tamamen Roma’ya verilmiştir. M.Ö. 74 de Roma Konsülü Lucullus Mihtridata mislime Karadeniz komutanı Cotta’ya Heracliea, Diapolis, Alaplı’nın yıkılmasını emretmiştir.

Potnos kralı Mithridatın donanması Karadeniz’de fırtınaya yakalanarak Melen çayına sığınmış, Diapolis üzerinden karadan Heraclia’ya gitmiş. Mithridat kuvvetlerinin bölgeden ayrılması ile Roma kuvvetleri Bitinyaya girmişler; Antonius Heraklia’yı Galat prensi Adriyotorikse vermiş, Latin kültürüne kalan bölgenin isimleri dahi değiştirilmiştir.
395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölünmüş, Doğu Bitinyaya Honoriat denilmiştir. Buranın merkezi Klodiopolis (Bolu), başlıca şehirleri Prusias (üskibi), Diapolis (Akçakoca) dır.
1204 yılında 4. Haçlı orduları İstanbul’a yerleşmişler, Latin İmparatorluğunu kurarak hüküm sürmüşlerdir. Ceneviz’ler Karadeniz kıyılarında yerleşerek daha önceleri kurulmuş olan Diapolis, Herakliea, Amesus şehirlerinde ticaret ve deniz siteleri kurarak mevcut kaleleri onarmışlardır. Akçakoca’daki kale Ceneviz Kalesi olarak anılıyorsa da burası çok önce Yunan göçmenleri tarafından kurulan Diapolis şehrine aittir.1261 yılında Bizanslılar Latin hakimiyetine son vererek tekrar egemenliklerini ilan etmişlerdir..
Akçakoca ve yöresine ilk Türklerin gelmeleri 1085 tarihinde başlar. 1077 – 1086 Anadolu’da Selçuklular zamanında 49 beylik kurulmuş; bunlardan İznik Beyliği (Bolu – Kocaeli – Bursa) Bitinya’yı içine alıyordu. Selçuklu Anadolu Devleti ,1255 de Moğol idaresine girmiş, 1308 de Mesut’un ölmesiyle son bulmuştur.
Bizans 1285 – 1338 yılları arasında zor günler yaşıyordu. Türk akınlarını durduracak güçleri yoktu. Bitinya’ya bağlı şehirlerin çoğu Türklerin eline geçiyordu. 1319 yılında Diapolis, 1323 yılında Prusias, 1324 yılında Kladiapolis şehirleri Orhan Gazi ve Konuralp tarafından ele geçirilmişler Osmanlı Beyliği sınırlarına katılmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde bölge Osman Gazinin silah arkadaşı olan Akçakoca Bey tarafından idare edilmiş, Bizanslıların verdiği Diapolis ismi Akçaşar olarak değiştirilmiştir. 18 yy. da Şar - Şehir olarak değiştirilmiş Akçaşehir adını almıştır. 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla Teşkilatı Esasiye kanununa göre Bolu vilayet, Düzce kaza, Akçaşehir de nahiye olmuştur.
23 Haziran 1934 tarihinde bir nahiye iken ilçe haline getirilmiş ve bölgeyi zapteden Akçakoca Beyin ismine izafeten 7 Eylül 1934 tarihinde Akçaşehir’in adı AKÇAKOCA olmuştur
Kaynak: www.akcakoca.info
Taglar: akçakoca, akçakoca otel, akçakoca pansiyon, akçakoca otelleri, akçakoca tur

osmankbra.typepad.com http://agva.blogsome.com http://banaait.blog.com http://tatilotel.blogspot.com http://sewioz.inube.com/ http://bugunlerde.blogcu.com http://tatildeyim.sosblog.com/ http://yeditepe.turkblog.com/ http://tatilotel.wordpress.com http://hotel.turkceblog.com/ http://moteller.edublogs.org/ http://tatilkoyleri.vox.com/ http://resimleri.hadithuna.com http://otelleri.blogs.ie http://turizm.blogsarena.com http://otel.blogetery.com http://tatil.tabulas.com http://motel.rixlog.com/ http://okgo.bloggoo.com/ http://evet.blogono.com http://site.mynet.com/sirnight http://sewiom.livejournal.com