Milas Anadolu’nun güneybatısında yer alır ve Muğla’nın bir ilçesidir. İlçenin doğusunda Kurukümes Dağı, Akdağ ve Marçalı dağları, batısında Mandalya Körfezi ile Bafa gölü, kuzeyde Beşparmak dağları ve Çomakdağı, güneyinde ise Gökova Körfezi ile Bodrum Yarımadası gibi doğal sınırlarla çevrilidir.
İlçenin ekonomik faaliyetlerini oluşturan öğeler şunlardır: zeytincilik, tütün, pamuk, susam, hububat, hayvancılık, balıkçılık ve arıcılık.
Ayrıca Milas’ta zımpara, mermer, feldspat, boksit, demir, kükürt ve linyit kömürü bulunmaktadır.
Milas’ın tarihini ve tarihi eserlerini anlatmak ise olası değil. Çünkü öylesine zengin ki, tarihi değerler açısından gidip görmek gerek.
İlk çağlardan günümüze dek pek çok uygarlık yaşamış, tarihte iki kez başkentlik yapmış bir kenttir. Sırasıyla: Karia, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe beyliği ve Osmanlı Uygarlıklarını yaşamıştır. Kayra ve Menteşe beyliklerine başkentlik yapmıştır. İlçenin ismi 3500 yıldan beri hiç değişmeden günümüze dek gelmiştir. Kentin kurucusu: Byzantionlu (İstanbul) Stephanos’un anlattığı efsaneye göre, Ege’de Ailoia adasında oturan ve yöneticisi rüzgârlar tanrısı Ailos’un soyundan gelen Mylassos’tur.
Milas ilçe sınırları içinde 27 antik kent kalıntısıyla yurdumuzun en zengin ilçesidir. Aynı zamanda dünyanın da arkeolojik değerleri açısından en zengin bölgesidir. Bugün bu antik kentlerden İasos, Labranda, Heraklie ve Euromos özelliklerini koruyan gezip görülebilecek ören yerleridir.
Milas’ta baş tanrı Zeus’a üç değişik adla tapınılırdı. Bunlar: Zeus Osoga, Zeus Labrandos ve Zeus Karios.
Milas’ta İ.S. 5. yüzyılın ikinci yarısında Osia Kseni adında bir azize yaşamıştır. Asıl adı Eusobia olan bu azizenin Roma’nın tanınmış bir ailesine mensup olup Hazreti İsa’ya büyük bir sevgi duymaktadır. Azize bölgede Hıristiyanlığın yayılması için çalışmış ve öldüğünde şehrin güney doğu kapısı yanındaki Skenios denilen yere defnedilmiştir.
1900 lü yılların başında 300 aileden oluşan bir Yahudi topluluğu Milas’ta yaşamını sürdürüyordu. Yahudilere ait bir havra binası bulunuyordu. Yahudiler 1950 yılından itibaren Milas’tan ayrılmışlar. Kimi İzmir’e, kimi İsrail’e ve bazıları da başka ülkelere göç etmişler. Bugün Milas’ta Milas Belediyesi tarafından koruma altına alınan bir mezarlık bulunmaktadır.
Milas geçmişte farklı kültürlerden, farklı inanışlardan insanların bir arada barış içinde kardeşçe yaşadığı bir kent olmuştur.
Milas’ın güneybatısında, Sodra dağının eteklerindeki Yahudi Mezarlığının hemen yanında yer alan Gümüşkesen Mezar anıtı, ilkçağlardan günümüze kalabilen tek mezar anıtıdır.
Milas’ta yüzünüzü ne tarafa döndürseniz geçmişi görürsünüz. Kaya mezarları, mabet kalıntıları, su kemerleri, camiler, hanlar, hamamlar ve Milas evleri etrafınızı çepeçevre sarmış, mutlaka sizi bekliyordur. Tarih ve doğa ile iç içe yaşayan başka bir kent bulamazsınız.
Milas müzesinde zengin tarihi eserler teşhir vitrinlerinde kronolojik bir sıra içinde sergilenmektedir.
Milas zengin bir folklora sahiptir. Muğla zeybek kültürü en iyi şekilde Milas’ta yaşanır ve yaşatılır. Oğlan düğünlerinin ve sünnet düğünlerinin vazgeçilmez bir unsuru olan ve aynı zamanda zeybek havalarını, ezgilerini seslendiren davul zurna ustaları hep Milas’ın Dibekdere köyünden yetişir.
Milas’ın kültürel yaşamında ve folklorunda Çomakdağ yöresinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Çomakdağı kadınları: rengârenk giyimleri ve kuşamlarıyla, alınlarında sıralanan ve “sandıklı” olarak adlandırılan 30 çeyrek altının bir araya gelmesinden oluşan “tura” ile başlarına taktıkları çiçeklerle geleneksel kültür unsuru olarak karşımıza çıkarlar. Çomakdağ köyleri ve insanları: yaşam biçimleriyle, örf ve ananeleriyle her zaman ilgi çekmişler ve pek çok televizyon çekimine de ev sahipliği yapmışlardır.
Milas’ta halıcılık ve kilim dokumacılığı da yaygındır. Ülkemizde ve dünyada ünlü olan Milas halıcılığının tarihçesi kesin olarak bilinmemektedir. Milas halıları şu adlarla bilinmektedir: Ada Milas, Cıngıllı Cafer, Gemi Suyu, Eli Koynunda, Karacahisar, Bozalan, Yedi Göllü, Kabuksuz.
Zeytinin anavatanı olan Milas yöre yemekleri hep zeytinyağlı olarak yapılır. Önemli ve en yaygın yemek türleri: Tarhana Çorbası, Un veya Göce Tarhanası, Ekşili Köfte, Kalın Bağırsak Dolması, Et-Ciğer ve saç kavurması, Kokoreç, Kuyu Tandır, Çökertme, Milas Köftesi, Ekmek Makarnası, Keşkek, Etli Pilav, Bulgur Pilavı, Vekilharç, Çaykama, Fiske, Kapak Böreği, Tilkişen Kavurması, Ebegümeci Kavurması, Arap Saçı kavurması, Kabak Çiçeği dolması, Biber Patlıcan Dolması, Etli Enginar Dolması, Çıntar Kavurması, Teretorlu Börülce, Turp Damla Sakızlı Bulamaç, Mis Çiçekli Pelte, Kabak Tatlısı, Cızlampa, Bezirme, Otlu Saz Börekleri, Dökme, Külür, Bakla yaprağı salatası, Kırmızı Biber Ekşilemesi, Çimgene Pilavı, Kefal, Levrek, Çipura, Yılan Balığı, Karides ve birçok deniz ürünü.
Yılın 12 ayı Milas’ta deniz, güneş ve doğa ile iç içe yaşanır.
Ben bütün bunları biliyordum ama 18 Şubat 2007 günü Tüyap'ta açılan EMITT fuarında ziyaret ettiğim Milas standındaki Nil Azaklı’dan aldığım Mylasa’dan Milas’a kitabından aldım tüm bu bilgileri.
Pazar günü eşimle birlikte fuarı gezerken Milas standını görünce çok heyecanlandık. İki aydır ayrı olduğumuz, yaşadığımız kenti çok özlediğimizi fark ettik. Standı Milas Ticaret Odası Başkanı Sayın Nazmi Doğru düzenlemiş. Nil Azaklı güler yüzüyle Milas’ın tanıtımını yapmaktaydı. Fuarda her yöreden stant vardı. Diyarbakır, Trabzon, Urfa ise folklorlarıyla gelmişlerdi. Türkiye’nin rengârenk kültürü yemekleriyle, el sanatlarıyla, doğal kaynaklarıyla panayır havasında sergileniyordu. Ama ben en çok Milas standında kaldım.
Milas anlatılmaz, Milas’ta yaşanır. Ören’de, Güllük’te güneşin doğuşu ve batışı, Uyku Vadisinin gizemi, Kıyıkışlacık’ta antik İasos kenti, Bafa Gölü’nün eşsiz manzarası insanı adeta içine çeker. Bir daha hiç bırakmaz…
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=26880
1 yorum:
tatil otel otel tatil
Yorum Gönder